Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
-- %
-- %
-- %
-- %

Kent Mekanında Sosyal Adalet Ve Yoksulluk:

358 defa okundu kategorisinde, 31 Ağu 2019 - 09:19 tarihinde yayınlandı

 

Kent Mekanında Sosyal Adalet Ve Yoksulluk:

Kent Mekanında Sosyal Adalet Ve Yoksulluk:

İstanbul Örneğinde İnsani Gelişme Yaklaşımı Üzerine Bir Deneme

Eşitlik ve sosyal adalet, toplumsal değerlerin dağılımı ve bu dağıtım süreçleri çevresinde gelişen, temel ihtiyaçlara sahip olma ve minimum refah düzeyinde yaşama hakkını içinde barındıran  kavramlardır. Toplumda sosyal adalet ve eşitliğin sağlanmasına günümüzde artık ütopya gözüyle bakılmaktadır.

Buradan yola çıkarak, toplumda sosyal adaletin öneminin ve eşitsizliklerle birlikte ortaya çıkan yoksulluk sürecinin irdelenmesi amaçlanmış; bu süreçlerin İstanbul’da mekanı nasıl etkilediği incelenmeye çalışılmıştır.

Çalışmanın birinci bölümünde, eşitlik ve sosyal adalet kavramları incelenmiştir. Her bireyin temel ihtiyaçlarının karşılanmasına ve minimum refah düzeyinde yaşamaya hakkı olduğu düşüncesinden yola çıkarak, toplumsal değerlerin adil dağılımını öngören sosyal adalet kavramı üzerinde durulmuştur. Kavramın ortaya çıkış sürecine değinilerek, farklı bakış açıları çerçevesinden yapılan değerlendirmeler incelenmiştir. Sosyal adalet için geliştirilen farklı yaklaşımların birbirleriyle karşılaştırmaları yapılarak, kent ile ilişkileri kurulmaya çalışılmıştır.

Sosyal adalet kavramının hedeflerinin, kent mekanı üzerinde daha yaşanabilir bir çevre yaratabilmek için sömürü, marjinalleşme, erksizlik, kültürel emperyalizm ve şiddet gibi olguların önüne geçmek olduğu üzerinde durulmuş; sosyal adaletin sadece dağıtım ilişkilerini değil, bu ilişkileri yöneten süreçleri de dikkate alması gerektiği vurgulanmıştır. Bu bölümde son olarak, kentsel hizmetlerin eşit olarak dağılımını sağlamanın, toplumsal refahı arttıracak bir düzen yaratmanın ve kentte adil ve dengeli bir gelişmeye olanak sağlamanın, planlamanın görevleri arasında olduğu vurgulanarak, müdahale araçlarının doğru kullanılması ve eşitsiz gelişme dinamiklerinin önüne geçilmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur.

İkinci bölümde, yoksulluk ve sosyal adalet kavramları değerlendirilmiştir. Yoksulluk kavramının hangi kriterler göz önüne alınarak inceleneceğine değinilmiş, mutlak ve göreli yoksulluk kavramları tanımlanmıştır. Daha sonra yoksulluğun geçirdiği değişim süreci ve bu olgunun farklı dönemlerde ne şekilde etkili olduğu, nasıl algılandığı incelenmiştir.

Refah devleti uygulamalarının ve  70’lerdeki krizle gelen yeni sürecin yoksulluğu ne yönde etkilediği ve eski ve yeni yoksulluk olarak nitelenen durumların hangi dönemlere karşılık geldiği bu bölümde belirtilmiştir. Küreselleşme sürecinin yoksulluk üzerindeki etkileri değerlendirilmiş, uluslar arası kuruluşların tavırları ortaya konulmuştur. Yoksulluk ve mekan ilişkisi üzerinde durulmuş, iki kavramın birbirleri üzerindeki etkileri incelenmiştir.

Yoksulluk kültürü olgusunun ne olduğu ve bu konuda getirilen eleştiriler bu bölüm kapsamında yer alan diğer bir konudur. Bundan sonra ise Türkiye’de kent yoksullarının profili oluşturulmaya çalışılmış, 80 öncesi ve sonrası dönemler irdelenmiştir. Gecekondulaşma olgusuna kısaca değinilirken, Türkiye’deki kent yoksullarının en önemli özelliği olan dayanışma ve ağ ilişkileri de bu dönemler itibariyle ele alınarak incelenmiştir.

Bu bölümde ayrıca; çalışmanın son bölümüne temel olması açısından, yoksulluğun ölçülmesi üzerinde durulmuştur. Yoksulluğun ölçülmesinde kullanılan farklı yaklaşımlar belirtilerek, uygulamadaki problemlere ve getirilen eleştirilere de kısaca değinilmiştir.

Üçüncü bölümde ise, İstanbul ilçeleri düzeyinde mekana dönük bir inceleme yapılmaya çalışılmıştır. Öncelikle İstanbul için kısa bir mekansal değerlendirme yapılmış, İnsani Gelişme Endeksi yaklaşımının seçilme nedeni ve içerdiği kriterler vurgulanmıştır. Çalışma sürecinin ne şekilde geliştiği ve kriterlere ulaşmada yaşanan güçlükler üzerinde durularak, endeks değerleri hesaplanmıştır. Son olarak hesaplanan değerler üzerinden, oluşturulan tablo ve haritalar yorumlanarak, endeksin zayıf yönleri eleştirilmiş, bu yöntem için kısa bir değerlendirme yapılmıştır.

Sosyal adalet ve yoksulluk üzerine hazırlanan bu çalışma; kavramların kuramsal temelini incelemeyi, yaşanan süreçler göre gösterdiği değişimleri açıklamayı, planlamanın bu kavramlar için önemine işaret etmeyi ve İstanbul üzerinde mekana dönük bir analiz yapmayı amaçlamıştır.

Sonuç

Toplumda her bireyin temel ihtiyaçlara ulaşabilecek düzeyde ve minimum refah seviyesinde yaşama hakkı vardır. Sosyal adalet ilkesi de buradan yola çıkarak, dağıtım mekanizmalarındaki eşitsizliklerin giderilmesi üzerine kurulmuştur. Toplumsal değerlerin dağıtılması kadar bu dağıtım süreçlerini yönlendiren ilişkilerin de adil olması gerekmektedir.

Planlama etkinliğinin soyut değerlerden ve sosyal ilişkilerden bağımsız olmadığı görüş ve değerlendirmelerine paralel olarak, sosyal adalet kavramı da mekanla ilişkileri bakımından değerlendirilmeye başlanmıştır.

Yaşanan bu değişim süreciyle, kentsel hizmetlerin eşit olarak dağılımını sağlamak, kentte adil ve dengeli bir gelişme öngörmek ve toplumsal refahı arttıracak bir düzen yaratmak planlamanın misyonu haline gelmiştir.

Planlamanın eşitsiz ve dengesiz gelişmenin kentlerde yarattığı sorunlar üzerine eğilmesi ve üst ölçekten başlayarak birbirini destekleyen bir kararlar mekanizması oluşturması gerekmektedir.

Eşitsizliği gidermeye yönelik politika ve araçların planlama pratiği içinde yer alması, dengeli bir bölgesel gelişme ve tutarlı yerleşme politikaları ile kent daha adil ve yaşanabilir bir mekan haline  getirilmelidir.

Yoksulluk, eşitsizlik ve yeniden dağıtım sorunlarıyla yakından ilişkili bir kavramdır. Önceleri sadece gelirle ölçülen bu kavram, zamanla temel gereksinimler yaklaşımıyla tanımlanmış ve hizmetlere ulaşabilmeden, kararlara katılmaya kadar pek çok kriterle analiz edilmeye çalışılmıştır.

İnsani Gelişme Endeksi yaklaşımı; doğumda yaşam beklentisi olarak ölçülen ömür, yetişkinlerin okur-yazarlık oranı ve ilk ve orta derecede okullaşma oranıyla ölçülen    eğitime ulaşma düzeyi ve kişi başına düşen GSYİH ile ölçülen yaşam standartları kriterlerinden oluşan bir analiz yöntemidir. İstanbul ilçeleri ölçeğinde  yapılan çalışmada bu yöntem denenerek; mekanda eğitim, sağlık ve yaşam standartlarının dağılımı incelenmeye çalışılmıştır. Hangi kesimlerin eğitim gibi hizmetlere ulaşabildiği, hangi kesimlerin yaşam standartlarının daha yüksek ya da düşük olduğunun mekansal ölçekte ortaya konması amaçlanmıştır.

Türkiye genelinde, özellikle İstanbul’da gelirin yüksek olmasına karşılık eğitim, sağlık ve kentsel hizmetlere ulaşabilme gibi konularda sorunlar oldukça ciddi boyutlardadır.

Yapılan bu denemede öncelikle üzerinde durulması gereken konu, endeks kriterlerinden bazılarına ulaşılamaması nedeniyle, tam olarak Birleşmiş Milletler’e ait kriterlerin kullanılamadığı, dolayısıyla İnsani Gelişme Endeksi ile yapılan çalışmanın karşılaştırılamayacağıdır. Bu nedenle, endeksin eksiklikleri göz önünde bulundurularak bir değerlendirme yapılmalıdır.

Bu çalışmada hane halkı anketleri üzerinden değerlendirme yapmak, daha sağlıklı bir sonuç elde etmemizi sağlayacaktır. Ayrıca geliştirilecek farklı bir yöntem de sonuca ulaşmayı kolaylaştırabilir.

Genel tabloya bakıldığında eğitimin ve özellikle okullaşma oranının endeks  üzerinde son derece belirleyici olduğu söylenebilir. Bu da hizmetlere ulaşabilmenin öneminden kaynaklanmaktadır. Genellikle merkezi alanlarda, eğitim ve GSYİH kriterleri birbirini destekler niteliktedir. Ancak bu durum son dönemlerde eğitim kriterinin belirleyiciliğini arttırıcı yönde değişim göstermiştir.

Sosyal adalet ve yoksulluk kavramları, üst düzey planlama kararlarına ve stratejilere konu olacak olgulardır. Bu yönde atılacak  her adım, dikkatle üzerinde durulan, tüm aktörlerin katıldığı süreçler sonunda belirlenmelidir.

Çalışma, belgelere dayalı inceleme ve analiz yöntemleri kullanılarak oluşturulduğundan, sosyal adalet ve yoksullukla ilgili kuramsal çerçevenin çizilmesi ve gelişme endeksi yaklaşımının İstanbul ilçeleri düzeyinde incelenmesi ortaya konulmuştur. Bu konudaki önerilerin, gelecek yıllardaki araştırmalara ve bitirme ödevlerine konu olması ümit edilmektedir.

 

Müge GÜLEN, MSGSU Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Lisans Bitirme Tezi,İstanbul, 2003

 

Haber Editörü : Tüm Yazıları
Yorum Yaz